ABSTRACT
Turkey as being a developing country has to access to the league of welldeveloped countries faces the problem of drawing a line in-between the technocratic governments’ passion of being industrialized and preserving the environmental values. Until the 1980’s talking about sustainable development by paying attention to the ecological balance of the country was not an important issue for the technocratic governments leading Turkey. However, beginning with 1980’s a social support for green politics began to emerge first in non- governmental organizations and reflected its effects in political life of Turkey as well. Today we know that keeping an eye on environmental values isn’t just an ecological or a political matter. It’s also an ethical attitude, way of thinking and responding the problems taking place in nature. At the right wing of the political block environmental values had never been a major criteria of making politics before 1990’s. The left wing was not totally innocent as well because before 1980’s most of the socialist youth leaders regarding the importance of green politics by comparing it with the revolution theories they had indulged in. Günümüzde çevre faktörünün hem siyasal, hem de ekonomik gelişmeye ilişkin konularda artarak önem kazandığı görülmekte. Gerek özellikle Batı Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerde güç kazanan Yeşil hareketlerin başarısı, gerekse uzmanlarca seslendirilen ve çevrenin hızla tükenmekte, dünyanın giderek, “küresel bir çöplüğe” dönüştüğüne dair uyarılar, tüm sorumlu güçleri çevre konusuna daha hassas yaklaşmaya itiyor. Ne var ki, genelde gelişmiş dünyada çevreci hareketler demokrasinin, “vazgeçilmez unsurları” ve “dikkat gösterilmesi gereken zenginlikleri” olarak değerlendirilirken, gelişmekte olan ülkelerden aynı “hoşgörülü” yaklaşımın yükselemediği gözlenmekte. Aslına bakılırsa gelişmiş ülkelerde de teknokratik sanayi lobileriyle, çevreci hareketler arasında yaşanan tartışmaların sıklıkla birer “uzlaşmaz çatışkı” noktasına sürüklendiği biliniyor