ÖZ
Kesişimselliği teorik çerçeve olarak kullanarak, bu makale, Patricia Hill Collins’in “tahakküm matriksi”olarak adlandırdığı çoklu, birbirine bağlı baskı sistemlerinin, Nella Larsen’in “Quicksand” adlı eserinde Siyahi kadınların yaşanmış deneyimlerini nasıl temelde şekillendirdiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Afro-Amerikan kadın yazarlar uzun zamandır Siyahi kadınların karşı karşıya olduğu çok katmanlı baskıları tasvir ederken, kesişimselliği hem analitik mercek hem de pratik olarak uygulamak, başkahraman Helga Crane’in örtüşen toplumsal kısıtlamalar karşısındaki tutumu konusunda bize derin içgörüler sunmaktadır. Bu çalışma, kesişimsel lens aracılığıyla Crane’in deneyimlerinin, aynı anda özerkliğini, sosyal hareketliliğini ve benlik duygusunu düzenleyen ırkçılık, cinsiyetçilik, sınıfçılık ve heteronormativitenin karmaşık etkileşimini nasıl somutlaştırdığını göstermektedir. Crane’in kesişen kimliklerinin kaynak erişimini, kişilerarası ilişkilerini ve direniş stratejilerini nasıl etkilediğini analiz ederek, bu makale Larsen’in anlatısının çağdaş kesişimsel teorideki temel kavramları nasıl öngörülü bir şekilde dile getirdiğini göstermektedir. Bu kesişimsel okuma, tek eksenli analizlerle belirsizliğini koruyan metnin boyutlarını ortaya koyarak, Larsen’in ayrı baskı kategorileri yerine birbirine geçen sistemler aracılığıyla gücün nasıl işlediğine dair karmaşık tasvirini vurgulamaktadır